7 MART' TAN SESLENİŞ




7 MART’TAN SESLENİŞ

 
 
 
Negöli yaylalar,
                nazlı punğarlar…
Tavında tarlalar,
                çılgın yaylalar…
Ormanlar içinde bahçeler, bağlar…
 
Taştan taşa dökülür gider
                o deli çaylar
Ayın şavkıyla oynaşır
                sevdalı göller…
O derin sularda
                kendini seyreder
                        görkemli dağlar.
Komşu komşu,
                mehle mehle
                        yaşardı halklar.
Artvin, Borçka…
        Ardanuç, Şavşat…
İşinde gücünde herkes…
Kavgasız, dövüşsüz geçer giderken hayat,
Patladı 93 HARBİ
                        Bu bir Osmanlı-Rus savaşı…
Sonra o ağır yenilgi…
Ortalıkta dolaşıyoi korkunç bir ses:
_ Urus gelmiş,
                Kars’ı, Ardahan’ı almış.
Çöktü Sahara’ya
                kapkara
                        bir pus
Dirlik düzenlik bozuldu,
Komşu komşu,
                mehle mehle
                        yaşamanın tadı kalmadı.
Kara günler alnımıza yazıldı.
Kabalaklılar, kalpaklılar…
Morğel, Satlel…
                Kuçen ve Sahara…
Ana diye toprağa sarıldık,
                            Silah diye yabaya…
Nasıl anlatılır,
                   nasıl unutulur
                            o günler
                                      Ey Nazlıkara!
 
Zera zeraydı gözlerimiz,
                   yumruk yumruk yüreklerimiz…
Eşikten beşiğe
                   cephedeydik top yekûn.
Kürünler, Göller…
                   Laşet ve Kışlalar…
Adam boyu berf…
                   Düşman dalga dalga…
Tipi, boran sahara…
                   Çatışmalar şiddetli…
                   Gündüzler bile kapkara…
Kimi geceler bir ayaz,
                                      bir ayaz…
Hey gidi can, hey gidi!
Tüfenkler koynumuzda tuttu buz.
Yapıştı kaldı parmağımıza tetikler.
Çeteler küknerlerin arkasında…
Saldatlar çıplak bayırda…
Yerden göğe yağıyor kar.
İnliyor derinlerde toprak.
Dağlarda sökerken şafak…
Vurdu Bilâl, Alaca Kamandar’ı.
Düşman durdu,
                geri çekildi.
Papağlarımızı attık havaya.
Horon teptik,
                ura çektik…
Selâm gönderdik
                        konu komşuya.
Çok sürmedi sevincimiz,
Başka cephelerde yenilgi var
                         bozgun var. 
Söyündü ocaklar, kırıldı kanatlar.
Ey dost!
        Bir yağlık getir de
                benim şu kanayan yaramı sar.
Bozgun,
        ölüm ve açlık…
Urus geldi
        Ardanuç’tan Şavşat’a daldı.
Köyler boşaldı,
                Ormanlar doldu.
Düşman,
         İşgal ve Vayna…
Bir alev gibi yalıyor
                   canımızı yoksulluk.
 
 
Bu direnişe
                Hangi canlar dayana.
Kert cadi,
                kert puğaça bulan az.
Kepek uçmuyor ambarda.
Şor peynir de tiknam tiknam…
Ey oğul, bunları aynen böyle yaz!
    Salgın, kıtlık ve açlık…
Karanlık meşelerde geçen günler…
Poçoçtan tütün sardık,
                        gevenden katık…
Direniş ve Kaçakaçlık.
    Üç kez düşürdük düşmanı dara
                Sana selam olsun
                               Ey Şanlı Sahara!
Düşman, işgal ve Vayna…
    Artvin, Borçka…
                Ardanuç, Şavşat…
 
        Kardaşımcan, bacımcan!
         Urus’un eline düştü memleket.
         Sustu tulumlar,
                            sustu davullar zurnalar.
         Kurudu kaldı dereler, çaylar.
         “Köşkiye çıktım da
                                      ifağ ifağ ağladım.
          Al valayı çözdüm de
                                      Kara yazmay bağladım.”
          Yıllar yılı sürdü esaret.
          Batum zindanlarında kalan çok.
          Kimler göçtü,
                            kimler öldü?..
 
         Bunları fazla bilen yok.
Kimsesiz mezarlar vardır taşta bayırda.
 Selam olsun size adsız yiğitler.
 21’de kavuştuk da biz Anayurt’a
 Vurdu davullar, çaldı zurnalar
         Coştu tulumlar, coştu garmonlar.
    Oyna oyna!
                   Artvin Borçka…
                        Orda burada…
                               Ardanuç Şavşat…
 
        İşle işle!
                   Ses ver ses!
            Yaşasın kurtuluş!
                        Yaşasın Cumhuriyet!     
                                                                  E.UZAKLAR
*Bu şiirin ilk biçimi 1973''te Şavşat'ta düzenlenen 7 Mart Bayramında tarfımdan okunmuştur.
**2004'ten sonra ise Ankara'da Artvin Kültür Derneğinin düzenlediği
19 Mayıs Kapalı Spor Salonu'ndaki her şenlikte sunulmuştur.
U Z A K L A R A
 
NE BİLEM
 
Tutsa da odlara atsalar beni
Yanar mıyım yanmaz mıyım ne bilem
Çıkarıp ateşten kurban etseler
Kanar mıyım kanmaz mıyım ne bilem

İşlese derinden yürek yarası
Işık gözlerinin gitse karası
Bir daha gelmese görüş sırası
Anar mıyım anmaz mıyım ne bilem

Kalabalık şu insansız bellerden
Betonlaşmış çirkin uzak ellerden
Asfaltlanmış geniş geniş yollardan
Döner miyim dönmez miyim ne bilem

Uzaklar'ı çocuk gibi ağlatsan
Ateş ile yüreğini dağlatsan
Yangınıma şu Çoruh'u bağlatsan
Söner miyim sönmez miyim ne bilem


E.UZAKLAR
"BULDUM" KÖZLEMELERİ
 
Dikenin gülünü buldum

Yakanın ilini buldum
Koştum ki söndürem belki
Yananın külünü buldum

Bitirdim dalda buldum
Yitirdim elde buldum
Aradım aşka çare
Bak işte dilde buldum

Aradım alda buldum
Kovanda balda buldum
Ben seni her anımda
Yanımda yolda buldum

Suyun gözünü buldum
Odun közünü buldum
Çok okudum yazdım da
Sözün özünü buldum

E.UZAKLAR
"VAR " KÖZLEMELERİ
 
Her toprağın bir taşı var
Her kurunun bir yaşı var
Araştır da bak ey dostum
Her gerçeğin bir düşü var

Her yanışın bir sönüşü var
Her gidişin bir dönüşü var
Unutmayın ey çocuklar ki
Her yokuşun bir inişi var


Her baharın bir güzü var
Her bir kışın bir yazı var
Aklından hiç çıkarma ki
Her gecenin gündüzü var

Her ırmağın bir akışı var
Her güzelin bir bakışı var
Düşün taşın yanıt bulursun
Her girişin bir çıkışı var

Her bir kulağın bir duyuşu var
Her bir ozanın bir deyişi var
Dinle bak ne diyor şu atasözü
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var

E.UZAKLAR
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol